31 Temmuz 2007 Salı

Pikniğe Özel Tapates Salatası

tapatessalatasi
Cumartesi geçeli üç gün oldu ama benim hala yüzümdeki gülümseme silinmedi. Ay ne de güzel eğlendik.. Ay gene yapalım gene gelecek ben :)
Şimdi haliyle yemek bloglarından biri olarak katılınca pikniğe elim boş gitmek bana yakışmazdı bende hem pikniğe uyar hemde kolay olur diye patates salatası hazırlıyayım dedim. Ben patatese patates demem, tapates derim. Bizim ailede böyledir, çok severiz cisimlerin isimlerindeki harfleri karıştırmayı.. Bir diğer güzel isimlerden biride misal "çepete"dir :) Hadi bakalim tahmin edin biz "çepete" ile neyi kastediyoruz? :D (10 puanlık uzman sorusu :P).
Efenim salatada ölçüler tamamen göz kararı desem bana kızmazsınız di mi? Malum biranda 20 kişiye hazırlayacak olunca insan ne kadar yapacağını ölçmeden dolduruyor :)

Malzemeler
  • Patates
  • Sosis
  • Maydanoz
  • Taze Nane
  • Pul Biber
  • Tuz
  • Biberiye
Sosu İçin
  • Dijon Hardal (Acı Hardal)
  • Krema
  • Zeytinyağ
  • Limon
Yapılışı
  1. Patatesler iyice yıkandıktan sonra güzelcene haşlanır. Bir süre soğumaya bırakılır. Böylece soyma ve doğrama aşamasında eller yanmaz. Ama sizin benim gibi aceleniz varsa, patatesleri sıcakken soymak zorundaysanız, ufak bir ipucu, bir küçük kaseye buz gibi su koyun. Patatesleri soyarken arada bir parmaklarınız bu suya batırın. Böylece soğuğun etkisiyle sıcaklığı hissetmezsiniz ;). Derince bir kaseye patatesleri küp küp doğrayın.
  2. Sosisleri yarım ay şeklinde doğrayıp az yağda kavurun. Ben çiğ sosis olayına pek sıcak bakmadığımdan sosisleri muhakkak kavururum.
  3. Maydanoz ve naneleri güzelcene yıkadıktan sonra ince ince kıyın.
  4. Derince bir kaseye patates, nane, maydanoz, pul biber, tuz, biberiye ve sosisleri koyun. Henüz karıştırmayın. Sosunu dökünce karıştıracaksınız zaten. Çok fazla karışırsa patatesler ezilebilir buda hoş bir görüntü olmaz :)
  5. Sosu için ayrı derin bir kaseye kremayı koyun. Hardalı ekleyin. Tel çırpıcı ile iyice birbirine karıştırın. Bu arada bir elinizle çırparken diğer elinizle yavaş yavaş zeytinyağ ilave etmeye başlayın. Bayağa koyu ve akışken bir sos elde edene kadar yağ ilave edin. (Dikkat! En son limon ilavesi gelince sos daha akışkan olur. Yağı ona göre ayarlamakta fayda var.)
  6. Limonun suyunu sıkıp onuda sosa ilave edin, birkez daha çırpın. Sosu tadını test edin :)
  7. Elde ettiğiniz sosu da salatanıza ilave edip bir güzel karıştırın. Sonrada Afiyetle yiyebilirsiniz..
Bir patates salatasında bu kadar detay olurmu demeyin, "Başarı Detaylarda Saklıdır" :)).

Afiyet olsun...

30 Temmuz 2007 Pazartesi

Piknik Piknik Olalı :))

Yani bir piknik piknik olur da bu kadar mı eğlenilir canım.. Efenim resimden de anlaşılacağı üzere yeteri kadar çok çeşit vardı.. Ama bizde bu hamaratlık ve bu mide oldukça eminim bir sonraki piknik bırakın 4 masa en azından 10 masa doldururuz. Hem zaten hemen hemen tüm hamarat yemek blogları burdayken daha azı bize yakışmazdı! İnanılmaz eğlendim inanılmaz keyif aldım.. Gelemeyen arkadaşlara üzülerek belirtmeliyim ki çok şey kaçırdınız.. Ama yinede müjdeliyeyim merak etmeyin bunun 2.si kesin olacaktır.
Şimdi gelelim piknikten notlara..
Efenim bendeniz bir assolist edasıyla sanırım pikniğe en son katılan oldum. Ama olsun geç geldim geç gittim.. :) Zaten bir ara baktım sanki sahnedeyim ay millet bir gülüyor bir gülüyor :) "Grema Sıkıcı" desem eminim halen gülersiniz... Yani bunu burdan anlatmam imkansız 2.piknik te bomba show la karşınıza geleceğim efenim bu sefer gebereceksiniz gülmekten...
Masadaki çeşit bolluğunu görünce gözlerime inanamadım. Ayrıca o kadar çok kişiyi görüncede. Herkes vardı herkesss... Tamamen bloglarından tanıdığım insanların canlı kanlı varlıklar olduklarını görünce insan biraz şaşırıyor. Benim için onlar klavyeye dokunan parmaklardan ibarettiler oysa ki. Birde baktımki gayette hanım hanımcık(!) bir dünya çatlak hanımmış hepsii.. Amaannnn ye ye ye :) Sanırım yeterince yedim..
O kadar çeşit olunca tabii önce bir göz ziyafeti, ardından mide.. Ama yetmedi bu sefer masayı toplarken talan başladı. Herkes çıkınları doldur doldur :) Bulduğu kaba birazcık şundan koyayım birazcık bundan. Masanın minik versiyonları herkesin çıkınındaydı :)) Tabii öyle olunca evde beni bekleyen aç ve yorgun (klimacılarla boğuşmuş) biricik eşim ve sevgili arkadaşları en çok sevinenler oldu :) Ama ucundan bile koklatmadım desem yeridir :) Hepsi benim hepsi benimmmmm :D
Neyse efenim inanın bu piknik anlatılmaz bir keyifti ve akabinde inanılmaz güzel dostluklar kurduğum bir gün oldu.. Süper organizasyon komitesine, nefis mamalar hazırlayan hamarat hanımlara, düşünceli hediyesiyle bizi mutlu eden Bake Shop'a, bizi ağırlamaktan eminim çok memnun olan Botanik Park'a, bebişlerin oyalanmasına olanak tanıyan kaz ve ördek kardeşlerimize, bu sıcaklardan bizi gölgeleriyle serinleten ağaçlara, esintisiyle hararetimizi alan rüzgara, kahkahalarıyla düşük çeneme katlanan herkese herkese ama herkese çookkkkk teşşeekkürler...


19 Temmuz 2007 Perşembe

Piknik var Piknik!!!


Sevgili yemek blog sahibi arkadaşlarım, bakınız sevgili Tuba ne de güzel bir etkinlik atmış ortaya. Eee şimdi katılmasak olmaz :) Davete icabet gerekir. Ben kısmetse bu güzel günde yani 28.Temmuz.2007 Cumartesi günü piknik mekanında olacağım.. Bence buyrun sizde katılın, hem sizinle de tanışmış oluruz, hem konuşuruz şurdan burdan..

Şimdi haliyle bu etkinlik hamarat yemek blogları sahiplerini kapsadığı üzere her gelen misafirden tatlı veya tuzlu bir çeşit bekleniyor. O da olmadı içecek birşey, aman o da olmadı o zaman kap kacak peçete.. Ya ben gelicem sadece derseniz o zaman güzel iştahlı olmanız lazım :) Hani madem pişirmiyorsun pişenleri yiyeceksin o yüzden :)

Detaylı bilgi için sizleri Tuba'ya yönlendiriyorum efem..

Görüşmek üzere...

Tarih: 28. Temmuz. 2007 /Cumartesi

Yer: Katılacağını bildiren arkadaşlara ilan edilecektir.

RSVP: tuba94@yahoo.com (20. Temmuz. 2007 tarihine dek, blogunuzun adıyla beraber)

11 Temmuz 2007 Çarşamba

ve Tatil Bittii... Ben geldiimmm....

Yine yeniden merhaba efendim. Harika bir tatilin ardından tüm enerjimi toplamış bir şekilde geldim. Size gezip gördüklerimden güzel karelerde getirmeyi ihmal etmedim tabiki. Şimdi tatilde nerdemiydim, her yerdeee :) Deniz üzerine mavi yolculukta inanılmaz keyifli bir tatil geçirdim. Yurdumun ege kıyılarından akdeniz kıyılarına doğru enfes güzellikteki koylarını gezdim. Ayrıca komşu ülke Yunanistan'ın büyük adası Rodos'a da çıkartma yaptım. Nefis bir adaydı.. Şimdi sırasıyla başlayalım;

Güzide denizimiz Ege'de yunuslarla beraber yüzdük (Yani benim onların yanında yüzmem imkansız tabii yüzen tekneydi :)). İnanılmaz güzel hayvanlar. Biz tekneyle giderken uzun süre arkamızdan bizi takip ettiler ve bize inanılmaz şovlar yaptılar. Yurdum denizinde kendi ortamında yunusları seyretmek çok keyifliydi. İşte ancak yakalayabildiğim bir fotoğraf karesi yunuslardan... Bu arada denizin maviliğine ve güzelliğine dikkatinizi çekerim :)

Mavi yolculukta en çok geceleri sevdim. Tüm gökyüzünü üzerine yorgan olarak alıp simsiyah gecede yıldızların parıltısında hafif tıngırdayan gitar sesinde arkadaşlarla süper keyifli geçiyor zaman. Ayrıca ilk defa "ay doğumu"na tanık oldum. Aynen güneşin dağların ardından doğması gibi ayda güneşten aldığı ışığı yansıtarak bu karanlık gecede yol göstermek üzere dağların ardından doğuyor. Ve inanılmaz güzellikle tüm gece bize göz ziyafeti veriyor..

Nefis koylardan Hamam Koy'unda demir attık. Kanun, ud ve keman eşliğinde çalan harika fasılın eşliğinde tamamen doğal ürünlerden yapılmış nefis salata, meze ve taze çevrilmiş kuzu yedik. Lokantadaki kekik dağdan yeni toplanmış olmaki etin üzerinde lezzetini okadar net ayırt ediyordunuz inanın kaşık kaşık kekik yiyesim geldi diyebilirim. :) Eee öyle bir fasıl olurda oyun olmazmı, sabaha kadar halaylar ile geçen harika bir geceydi.. Davulun da orkestraya katılması ve çoşturması ile diğer masadaki tüm turistlerde bizim grupla beraber halaya katıldı tabiki...



Duraklarımızdan biride yurdumun nadide güzellikteki koylarından Kekova'daki Kale Köy oldu. Bu köye adını veren kale en tepede tüm ihtişamıyla manzaraya karşı serilmiş, ayrıca burası okadar değerli bir köyki tamamı sit alanı olarak ilan edilmiş ve çivi çakılamıyor. O yüzden köye ulaşım karadan yapılamıyor. Tüm ulaşım küçük teknelerle sağlanıyor. Yerli halk hayatını turistlere yaptıkları el emeği göz nuru işli işli yazmalar, pareyoları küçük sandallarına doldurup koya ziyarete gelen teknelere satış yaparak kazanıyor. Ya da bizim gibi tarih meraklısı turistlerin köylerine uğrayıp küçük sevimli dükkanlarından alışveriş yapmalarını bekliyorlar. Bu köyde hayat doğal, sade ve sıcacık..




Ee tabi okadar güneylere inipte yurdumun güzel beldesi Kalkan'a uğramadan olmazdı. Ben hayatımda ilk defa geldim Kalkan'a. Ve bayıldım bayıldım!! Bundan sonra daha çok geleceğim.. Kendi halinde süper bir kasaba diyebilirim. Sokakları, çiçekleri, sevimli dükkanlarıyla apayrı bir Türkiye manzarası burası. Esnafıyla sıcacık, havanın rehavitiyle kendinden geçmiş dünya güzeli kedileriyle bir Akdeniz kasabası. Binaları renklerin alabildiğine güzelliğiyle sarıp sarmalamış begonvilleriyle tam bir göz ziyafeti..





Rodos'a geçmeden önce yattaki son gecemizde bizim halkla ilişkilerci uyanık arkadaşlarımız sayesinde hayatımın ilk maskeli balosuna katıldım. En güzel kostümün seçildiği, teknenin kral ve kraliçesinin belirlendiği olağanüstü bir gece oldu. Kocaman insanlar olmamıza rağmen çocuk gibi kılıktan kılığa girmemiz ve çocuklar gibi eğlenmemiz görülmeye değerdi.



Gezimizin son durağı Rodos. Gerçekten görülmesi gereken mükemmel bir yer. Her karesinde Osmanlı'nın izlerini taşıyan bir ada. Ama en güzel yani tüm tarihini koruması. Adadaki tarihi olan hiçbir cami, kilise yada çeşme harap edilmemiş. Hepsi bir müze gibi korunmuş. Adadaki eski şehir bölgesi tamamen Rodos kalesinin surlarıyla çevrili ve surlar sanki daha dün yapılmış gibi yepyeni tüm ihtişamıyla duruyor.




Herhangi bir dükkanda esnafın türkçe biliyor olması çok büyük ihtimal. O kadar çok ki Türkiye'de doğup büyüyen Yunanlılardan burda yaşayanların sayısı. Öğle vakti atıştırmalık bir şeyler yemek için küçük sevimli bir cafe'ye girdik. Hemen vitrinden seçip ısıttırıp yiyelim diye. Oda ne! Dükkanın sahibi olan hanım Türkçe konuşmaya başladı bizimle, Güngör Hanım sıcacık karşıladı bizi. Nefis yiyeceklerinden ikram etti. Olurda Rodos'a giderseniz bu cafe'ye muhakkak uğramanızı öneririm. Hangi yiyecekte ne var tek tek açıklıyor size Güngör Hanım böylece bilmediğiniz birşeyi yemek zorunda kalmıyorsunuz. Ve yediğinizden emin içinize sinerek ayrılıyorsunuz cafeden.



Güzel yiyeceklerinden biride dondurması Rodos'un. Bunun içinde kalenin hemen köşesine konumlandırılmış ev yapımı dondurmadan yemenizi öneririm. Dondurmacı amca çocukluğumuzdaki gibi küçücük bir arabayı kendine dükkan yapmış. Dondurmayı tamamen kaliteli, doğal sütten ve meyvelerden yapıyor. Hatta eşi yapıyor o satıyormuş. Küçük bir aile dükkanı olmuş bu araba onlar için. İnanılmaz çeşitler var.. Rodos'un sıcak havasında bu buz gibi serinlik çok da iyi geldi...



Rodos'u bir güzel gezmek için aslında bir gün yeter ama tadını çıkarmak için siz yinede en az 2 gün kalın derim ben. Bana kalsa daha 3-4 gün kalırdım. Doyamadım gezmeye.. Helede geceleri güzel bir sirtaki yapabileceğiz Cafe Chantan'a giderseniz hiç şüphesiz eğlenmeye doyamazsınız.

İşte böyle dolu dolu geçen tatilimden size güzel kareler sunmaya çalıştım. Ama inanın anlatılmaz yaşanır bir tatildi benim için.. Bu tatilde bizimle beraber olan sevgili arkadaşlarımıza yeniden çok çok teşekkürler... Herşey o kadar güzeldi ki.. Ah ah aklım koylarda ve Rodos'da kaldı..



Blog Widget by LinkWithin